![]() |
|||
BENGÜ TEHÇİR(Göç) KANUNU ve ERMENİ MESELESİ Osmanlı devleti sınırları içerisinde yıllarca barış ve hoşgörü içerisinde yaşayan Ermeniler milleti Sıdıka sadık millet olarak anılmışlardır. Ancak Avrupa devletleri Hasta Adam dedikleri Osmanlı devletini parçalamak Anadolu’yu ele geçirmek ve Şark meselelerini halletmek için Ermenileri maşa olarak kullanmışlardır Ermenilerde de bu oyuna alet olmuşlardır.hatta Kafkas cephesi sırasında Ruslarla işbirliği yaparak savunmasız Türk köylerini basarak kadın ve çocukları ördürmüşlerdir.Osmanlı devleti de tedbir olarak doğu Anadolu’ki Ermenileri Suriye ve Filistin’e tehçir’e göç’e tabi tutmuştur. bu göç sırasında açlık sefalet ve salgın hastalık gibi nedenlerden bir çok Osmanlı askeri öldüğü gibi Ermeni vatandaşları da hayatlarını kaybetmişlerdir. Türklerin Ermenileri Soykırıma tabi tuttuğu iddaları asılsızdır iftiradır. Ziya Gökalp’inde dediği gibi “savaş sırasında onlar bize vurdu bizde anlara vurduk” NOT:Emeniler Kurtuluş Savaşı sırasındada Çeteler kurarak Çukurova ve Güney illerimizde savunmasız köylerimizi basarak katliam yapmışlardır. Soykırım:Bir halkı yok etmek için planlı programlı bir şekilde yapılan katliamdır.
Türk kültüründe Nevruz
Toplumları ulusları bir araya getiren ve birbirlerine bağlayan unsurlar vardır bu unsurlar ne kadar sağlam ve köklü geçmişe sağlam ise o uluslar ölümsüzleşir, İşte Bugün kutladığımız Nevruz Bayramı Türk tarihinin geçmişi kadar kadim ve Türkiye’nin geleceği kadar stretejik öneme sahip 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Türklerle komşu olan ve Türkistan coğrafyasında yaşayan halklar tarafından büyük bir coşkuyla kutlanan, Türk soylu halkların ortak bayramı olarak , tabiatın canlanmasını, yeniden dirilişi ifade eder. Takvimlerinin başlangıç günüdür, 21 Mart Sultan Nevruz.
Türk milletinin ata ve ana yurdunda baharın başlangıç gününün yeri ve önemi hemen her devirde büyük olmuş ve o gün bayram olarak kabul edilmiştir.
Yenisey-Orhun çevresinden Altaylara oradan da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümesiyle, Macaristan'a ve Balkanlara ulaşan Nevruz, milattan sonra 800'den itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve Mezopotamya'ya taşınmış ve yeni bir coğrafyada yaşatılmaya başlamıştır. Günümüzde Balkanlardan Çin Seddine ve Sibirya içlerine kadar büyük bir coğrafyada bilinmekte ve kutlanmaktadır. Tarihi bakımdan Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz bir örfi bayram olarak kabul edilmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle kutlanmıştır. Osmanlı Döneminde Nevruz, çok canlı biçimde kutlanıyordu. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililer, 21 Martta Ertuğrul Gazi’nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yapıyorlardı. Bu bayramın bir diğer adı da “Yörük Bayramı”ydı. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk'ün önderliğinde, 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı adıyla kutlanmış hatta Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Keçiören’de Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bizzat bu şenliklere katılmıştı. Türk Dünyası'nda ise, önce Çarlık Rusya'sı, sonra Sovyet İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Türklerin Nevruz bayramı kutlamaları engellenmeye çalışıldıysa da başarılı olunamamış, 1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir. Doğanın bayramı Nevruz, bir bolluk ve bereket töreni olmasının yanı sıra, geleneksel Türk kültürü için “kurtuluş günü” olarak da özel bir öneme sahiptir. Örs üzerinde dövülen demir, yeniden şekillenmenin, uzamanın, büyümenin ve dahası gelişmenin sembolüdür. Nevruz ; aşktır Nevruz, barıştır. Nevruz; sevgidir, yardımlaşmadır, kardeşliktir, hoşgörüdür… Nevruz, birlik ve beraberlik günüdür. Nevruz; bahçenin en güzel gülüdür, bütün Türk dünyası için hasret ve sevda türküleri söyleyen gül bahçesindeki bülbüldür. Kuytu köşelerde lastik yakarak, hainlerle birlikte hareket ederek vatanıma ihanet etmek değildir. Bu coğrafyanın birleştirici unsurudur. Nevruz Tüm Türkistan’da bir bahar coşku ve sevgi bayramı olarak, geleceğe umutlar taşımaya devam edecektir, karanlık köşelerde onu kanla gözyaşıyla özdeşleştirmeye çalışanlara inat. Ağaçları, çiçekleri koparıp topraktan ayıranlara, yakanlara inat, sulayarak, dikerek yeşerterek. Şunu unutmayalım; Nevruz, Türk kültürünün bir öğesidir, ve ulusları ancak gelenekleri yaşatır. Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Nevruzunuz, Baharınız, Türkün doğum/bağımsızlık günü ERGENEKON bayramınızın kutlu olsun, bir dilek tutun bugün, dileğinizde sevgi olsun… Teşekkürler. Tarih Öğretmeni Tayfur URGENÇ
ŞEHİTKALE, SONKALE, DESTANKALE, ÇANAKKALE Sayın misafirler, Değerli Öğretmenlerim, Sevgili Arkadaşlar Bugün Çanakkale Deniz Zaferinin 91.yılı ve şehitler haftası nedeniyle toplanmış bulunmaktayız. Milletlerin tarihlerinde önemli dönüm noktaları vardır. Yeni Türk Devletinin, dönüm noktasıda Çanakkale Zaferidir. Mustafa Kemalin güneş gibi doğması, millete önder bir bilge olmasıdır. Değerli misafirler Ne demektir? Koskoca bir vücuda bir şarapnel değmiyor da sadece cepteki saate değiyor, Koca Seyitin vincin kırılıp kaldıramadığı 276 kiloluk top mermisini kaldırıp, topun namlusuna sürüşü, Kurban Bayramı günü 57.alayın hepsinin şehit olması Vatan, millet, bayrak ve istiklal aşkının ifadesidir. Eğer bir gün ressamlar kahramanlık timsalini kaybederlerse vatanı için, istiklali için ölüme gülümseyerek giden bu mehmetçikleri düşünerek tuallerine fırçasını sürsün. Türk Milletinin muhteşem kükreyişi belirten bir abide, hem kahramanlık örneği .Hem de emsalsiz insani güzellikler simgesiydi Çanakkale. Savaşa, kana, kine katılan bu güzellik, Çanakkale’yi “Son insani savaş” olarak tarif ettirmiştir. Şimdi insanlık, her zamankinden daha çok sevgiye, dostluğa muhtaç… Bu ihtiyacı ciddi olarak duyanların, Çanakkale den alacakları büyük dersler vardır. Dedelerimizin savaşta düşmana gösterdiği dostluğu biz barışta birbirimize gösterebilirsek dünyayı daha merhametli, daha vicdanlı ve insancıl kılabiiriz. Bizim yaşadığımız her yerde hatta savaşlarımızda bile merhamet, saygı, sevgi, hoşgörü vardır, aksini düşünen varsa açsın tarihin tozlu sayfalarını, 1915 çanakkalesine baksın. Türk çocukları ecdadını tanıdıkça, ona sahip çıktıkça yine çok büyük işler yapacaktır. Medeniyet ufkunda bir güneş gibi parlayacak ve tarih sayfalarına yine TÜRK adı ile yazacaktır. Aziz Şehitler Bir gül bahçesine girer gibi şehit olduğunuz vatan topraklarında rahat uyuyunuz. Uğruna şehit olduğunuz değerleri korumak için yılmaz bekçiler olacağız. Ruhunuz şad olsun! BU VATAN KİMİN İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine Bir gül bahçesine girercesine Şu kara toprağa girenlerindir Tayfur URGENÇ Tarih Öğretmeni
yıl 1915 Saygıdeğer misafirlerimiz,öğretmen arkadaşlarım ve sevgili öğrenciler… Sonuçlarıyla ulusların kaderini ve zamanın akışını değiştiren bazı önemli olaylar vardır. 1915 Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Zaferi de hiç kuşkusuz böylesine önemli tarihi bir olaydır. Tarih, bu mücadeleye katılan yüz binlerce cesur ve mert insanın, Türk Askeri'nin inanç, azim, cesaret, bağlılık ve vatan severlikle dolu destanını yazmıştır. Bizler birer eğitimci olarak ,gençlerimizi ,böylesine destansı , milli , manevi konularda yetiştirmemiz gerektiğini biliyor ve bu doğrultuda üzerimize düşen görevleri layıkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. Değerli misafirler…Bugün çok şükür ki istediğimizi yiyebiliyor ve bulabiliyoruz.Oysa, bizlere, yaşadığımız toprakları emanet edenlerin öyle bir durumda bu şansları yoktu….Şimdi sizlere 1914 yılında , kahramanlarımızın imkansızlıklar içindeki , 3 günlük yemek listesini okumak istiyorum: 15 HAZİRAN : SABAH : ÜZÜM HOŞAFI - ÖĞLE: YOK - AKŞAM : YAĞLI BUĞDAY ÇORBASI SABAH : YOK - ÖĞLE:YAĞLI BUĞDAY ÇORBASI - AKŞAM : TAM EKMEK SABAH: YARIM EKMEK - ÖĞLE: TAM EKMEK - AKŞAM:YOK Buradan da anlaşılacağı üzere , Çanakkale Zaferi , fedakarlığın, inancın , mertliğin doruk noktasına ulaştığı gerçek bir destandır. Ne mutlu bizlere ki övünebileceğimiz, gurur duyacağımız , koruyacağımız bir tarihimiz , böylesine bir destanımız var. Zaferimiz kutlu olsun… SAYGILARIMLA… T.D.ve Ed.Öğrt.
12 MART 1921 İSTİKLAL MARŞI Bir milletin varlığını ve istiklalini gösteren milli sembollerden biride İstiklal Marşı’dır. İstiklal Marşları temsil ettikleri milletlerin özelliklerini övücü bir dille anlatan bir güfteye ve özel besteye sahiptirler. Milletlerin özel günlerinde, resmi törenlerde çeşitli milletler arasa spor müsabakalarında çalınıp söylenir. Türk’lerde askeri müzik, askerlik hayatının varlığı kadar eski ise de bugünkü anlamda marşların bestelenmeye başlaması batılılaşma hareketlerine denk düşmektedir. Osmanlı devletinin son zamanlarında Türk kültür ve medeniyetini yansıtacak milli bir marş yoktu. 2. Mahmut döneminde mehteranın kaldırması ve daha sonra yazılan marşların halkta milli duyguları uyandıramaması. Batı da başlayan milliyetçilik hareketi her milletin yüceliğini ve sonsuza kadar yaşama isteğini kuşaktan kuşağa aktaran milli marşların oluşu. milli devletimizin kuruluşuyla Milletimizin bağımsızlık sevgisini ve isteğini yerine getirecek, savaşta ve barışta moral gücümüzü yükseltecek İstiklal Savaşının anlamını belirtecek, yeni Türk devletinin bağımsızlığının sembolü olacak milli marş için 23 Aralık 1920’de Milli Eğitim Bakanlığı bir milli marş yarışması açtı. 500 Lira ödül konuldu. Yarışmaya 724 şiir katıldı . Mehmet Akif Ersoy yarışmada para ödülü olduğu için önce katılmadı, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Tanrıöver Mehmet Akif’e bir mektup göndererek yarışmaya katılmasını engelleyen durumun halledileceğini bildirdi. Bunun üzerine şair şiirini yarışmaya gönderdi. M. Akif’in Kahraman Ordumuza ithaf ettiği şiiri “İSTİKLAL MARŞI” adıyla resmi Marş olarak 12 Mart 1921’mecliste birkaç kere tekrar tekrar okundu, önce Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenen milli marşımız 1930 yılından itibaren Osman Zeki ÜNGÖR’ün bestesiyle çalınmaktadır. Mehmet Akif İstiklal Marşı’nı Safahat’a bile almamıştır, çünkü bu marş milletin marşıdır. Kurtuluş Savaşı Türk milleti için ne ifade ediyorsa İstiklal Marşı’da aynı şeyi ifade etmektedir. İSTİKLAL MARŞI’mız tarih boyunca daima hür ve bağımsız yaşamış büyük bir milletin bu özelliği azimle, heyecanla, imanla dile getiren bir ebedi şaheserdir. Bayrak, vatan, tarih ve millet aşkının ifadesidir. İstiklal Marşı ve ithaf edilen Kahraman Ordumuz sonsuza dek barışın ve özgürlüğün sembolü olacaktır. Tayfur URGENÇ
|
|
||
![]() |