GEZİDEN DÖNENLER-DÜŞÜNCELERİNİZ
Dünya Barış Kenti, Güzel Atlar Ülkesi; Nevşehir(Kapadokya) Gezisi-Nisan 2008

İçimde bir heyecan var, Uzun zamandır görmediğim dostlarımı göreceğim. İstanbul da kalan anılarımı tekrar anımsamaya başlıyorum, Dostlarım, İstanbul’dan Hadımköy Ömerliden, yola çıktılar, Ihlara Vadisi’ni gezdiler ve Derinkuyu’da karşılıyorum onları. Mutlu olmak ne demek o zaman tarifini yapabilirdim, bu sıcak ve kurak diyarda İzcilerin yüzündeki tebessüm beni çok duygulandırmıştı. Dünya’nın en büyük ve en derin yer altı şehrini (85 Metre) Hititler tarafından inşa edilen (MÖ:2000) ilk Hırıstiyanlar tarafından son şekli verilen sığınak ve barınak olarak kullanılan Derinkuyu yer altı şehrini gezerken insan yine geçmişe gidiyor, nasıl, neden? buradaki medeniyetleri, insanları, yaşam koşullarını anımsamaya çalışıyoruz, Hititlilerin Karum’larından İlk, Hırıstiyanların Keşişlerin yaşamlarını yansıtıyor bizlere. Gezebildiğimiz alanın bu yer altı şehrinin yalnızca 10/1 olduğunu bilmek şehrin büyüsünü, bilinmezliğini daha da artırsa da, gördüğümüz 8 kat’da meraklarımızı azaltıyor, Kilise, Konferans salonu, Günah çıkarma yerleri, havalandırma bacaları, Su kuyuları, kiler, ambar, tandır ve yuvarlak taşlardan yapılmış kapılar Derinkuyu yer altı şehrinde dikkatimiz çeken başlıca noktalardı.
Nevşehir Müzesindeyiz; İki teşhir salonundan oluşan müzede önce Arkeoloji bölümünü geziyoruz, Çanak, Çömlek ve süs eşyaları dikkatimiz çekiyor. Etnografik müzeyi gezerken İnsanımızın yaşam biçimini anımsıyoruz, At arabaları, koşumlar ve Doğayla İnsanın iç içeliği, sıcaklığını görüyoruz müzenin bu bölümünde. Dünyanın en büyük açık hava Müzesi galiba Kapadokya; Yer altı şehirleri, Ören yerleri, Kiliseler ve Doğa burayı kusursuz kılıyor.
Uçhisar Kalesindeyiz, Bölgenin en güzel Panoromik seyir noktası, Kapadokyanın zirvesi, Muhteşem bir manzara, Medeniyetlerin vadilerin hepsine hakimiz ve bir o kadar da özgürüz Kartallar gibiyiz yüksekler de Kuşbakışı izliyoruz, Göreme, Güvercinlik vadisi ve uçhisarı. Derinkuyu yer altı şehrinden sonra bölgenin en yüksek noktasında olmak, İnsan ile doğa arasındaki dengeyi anımsamamızı sağlıyor.
Uçhisar’dan sonra detaya giriyoruz tepeden baktığımız vadilerin arasına girip panaromadan ayrıntıyı görüyoruz, Tüflerin su ve rüzgarla şekillenmesine tanıklık ediyoruz. Göreme Panaroma alanında.
Göreme Açık hava müzesindeyiz, Manastırlar, şapeller, ve ilk hırıstıyanların yaşam alanları eğitim kurumlarını görüyoruz. Eğitim sistemlerinin başladıkları yerlerin burası olduğunu öğreniyoruz. Ve burada yetiştirilen Keşişlerin din adamlarının Ihlara’ ya Açıksaray’a ve soğanlı’ya gönderildiklerini bilmemiz buranın önemini daha iyi kavramamıza neden oldu. Burada bol miktarda kilise ve görsel zenginlik var.
Zelve yolundayız ve paşabağlara geldiğimizde Jandarma Karakollarını gördüğümüzde İzcilerimin hayret ve sevinçle burada Askerlermi var sorusuna tebessümle, Burası Anadolu her şey doğal, insan doğa ve yaşamla iç içe diye cevap verdiğimi anımsıyorum. Rüzgar ve suyun şekillendirdiği bu coğrafyada Peribacaları üzerindeki şekilleri deve, tavşan, kaplumbağa’ya benzeterek resim çektirip alışveriş yaptık. Üç vadiden oluşan Zelve açık hava Müzesindeyiz, Bölgenin ilk yerleşim alanı olan bu bölgede, yakın zamana kadar (1950’li yıllara) insanların yaşadıklarını anlamak çok kolay, çünkü her adım attığımız noktada izler var, özellikle cami-kilise Medeniyetlerin kesiştiği noktayı göstermekte, derin vadiler içinde, doruk noktalardaki sırları çözümleyememekte bölgeye olan hayranlığımızı artırdı.
Avanos’tayız, buranın en güzel yanı bana göre testi kababı, Çünkü nedendir bilmiyorum, her Avanos’u duyduğumda çanak, çömlek, halı, kilim, Asma köprü ve Testi kebabını hatırlıyorum ve bu zevkleri tatmak bana büyük bir zevk veriyor. Testi kabablarını yedikten sonra, Asma köprüden karşıya geçiyoruz, Çanak-çömlek atölyesinde evlerimizde bazen kullandığımız eşya, bazen süs eşyası olarak giren bu sanat eserlerinin yapılmasını izliyoruz, İnsan eli, su ve toprağın birleşimi ile ortaya çıkan bu ürünler birer Sanat şah eseri olarak karşımızda duruyorlar ve biz hepsini almak istiyoruz. O Atölyenin başına bizlerde oturuyoruz, Çamura şekil vermek, emek vermek bir şeyler ortaya çıkarmak istiyoruz ama nafile, zaten çalışan ustalardan öğrendiğimize göre bu iş Usta-Kalfa-Çırak sistemine göre bir Ahi Kültürü olarak yaşatılıyormuş. Alışveriş yapıyoruz ve Avanostan ayrılıyoruz. Ürgüp’e doğru yola çıkıyoruz, Ancak saat !9:30 Kamp alanımız Gülşehir Sadabat paktına geç kalıyoruz, Bu yüzden Ürgüp’e gitmekten vaz geçip Gülşehir Sadabat parkına doğru yola çıkıyoruz, Burada güneşin batışı, doğuşu kadar muhteşem.
İstanbul’dan beri yolda olan ve sabahtan beri Kapadokya da dolaşan İzcilerimiz yorulmuştur derken 25 dakikada kampı kurup birde Voleybol ve Futbol maçı yapmaları, Bölgenin insan’a verdiği dinçlikten olsa gerek. Gece yarısı mangalda balıklarımız yapıp(balıkları sözde Gürbüz ve İsmail lider tutacaktı ama alabalık tesisinde hazırları vardı) çaylarımızı yudumladıktan, sonra çadırlarımızda günün yorgunluğunu çıkarıyoruz. Sabah dostlarımıza Yerel Kömbe (bazlama) lerden ikram ediyoruz, bayrak törenini yaptıktan sonra Gülşehir’in içinden geçerek, Açıksaray’a ulaşıyoruz, İzci ve liderlerimin hep sordukları, bu peribacalarının neden şapkası yok dedikleri sorunun cevabını bulmak için, Mantarkaya’yı Açıksaray’da bulma yarışı ve Vadi tabanındaki suya rağmen ilerleme düşüncesi, Mantarkaya’yı bulmamızla sona eriyor, Şapkalı peribacası dedikleri Mantarkayayı görmeleri gerçekten onları mutlu etti.
Ve Saat 12:00 İzci ve Liderlerimi Gülşehirden Hacıbektaş’a yolcu ediyorum, Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi ve Türbesini ziyaret ettikten sonra İstanbula’ yolculuk edecekler.

Derinkuyu’daki heyacan ve mutluluk hüzne dönüştü, ama hayat devam ediyor, başka bir yerde, başka bir güzellikte buluşmak dileğiyle izci ve liderlerime, Hadımköy İbrahim Özaydın Çok prog. Lisesi müdürüme, Hadımköy belediyesine ve Ahmet Liderime teşekkür ederim.
15.04.2008 Salı
Tayfur Urgenç
Tarih öğretmeni

Der-saadet’in başkenti Edirne’deyiz

Saat 10:30, Edirne’ye ulaşıyoruz, havada yağmur taneleri var ama ayrı bir güzellik katıyor Edirneye, İlk ziyaretimizi görkemiyle insanı büyüleyen Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye Camine yapıyoruz, muhteşem yapıtın ruhani havasını soluyor, sonra, yazılarıyla tanınan camiyi ve üç şerefeli camiyi geziyor. Ali Paşa çarşısına giriyoruz Osmanlı pazarı bu olsa gerek, badem ezmesi, padişah macunu, meyve sabunları, hatıra ceyizlikler, süs havluları, Edirne şekeri, kapalı çarşının vazgeçilmezleriydi. İşte Edirne ciğercisi Ciğerin bu kadar güzel yapıldığını, yada güzel olduğunu söyleselerdi inanmazdım. Ciğerlerimizi yedikten sonra sıcak bir çay.  şimdi Türk-İslam sanatları müzesindeyiz, Edirne Müzesini gezip Şükrü Paşa anıtı ve Müze olarak kullanılan tabyalardayız. Balkan savaşlarının zorluklarını, halkın gösterdiği özveri ve vatan müdafaasını top sesleri ile hatırlıyor. II.Beyazıt Külliyesine geçiyoruz, içinde Cami, Medrese(eğitim kurumu), Şifahane(hastane),  aşevi, Bimarhane(Akıl hastalarını tedavi merkezi), tabhane(misafirhane)’nin bulunduğu bu dev külliye bize Atalarımızın, İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın felsefesini tekrar anımsattı. Aynı çağda Avrupa’da Uzak doğuda Akıl hastaları, Melonkolikler şeytanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle yakılırken, Osmanlının onları Su ve Müzikle tedavi ettiğini gördük, gözlerimizle. Gezimizin son durağı Meriç köprüsündeyiz, Yürüyerek geçiyoruz bu köprüden arkamızda Mehteran olsaydı herhalde, yürüyüşümüz çoşguyla batıya doğru gerçekleşecekti. Dingin akan bu suları seyrederken bir Çay içmek çok iyi olacaktı, yağmur şiddetini artırdı ve zamanı aştık, ama Çayımı yudumlamak için Meriç’e karşı, tekrar Edirne’de olacağım bir bahar günü. 18:00’da hareket ediyoruz, 20:45’te Hadımköydeyiz. Geziye katılan gerekli özveriyi gösteren tüm öğrenci ve arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

      31.03.2007

 Tayfur URGENÇ

  Tarih Öğretmeni

 

 

EDİRNE GEZİSİ

           Edirne’ye gittiğimizde hava yağmurluydu, ama çok güzeldi. ilk gittiğimiz yer Selimiye camiydi. Çok güzeldi orasının ayrı bir havası vardı. Daha sonra kapalı çarşıları gezdik, içeride meyve sabunları, süs eşyaları, Edirne hatıraları vardı. Sonra, müzelere gittik. Sağlık müzesinde dikkatimi çeken o zamanlar insanları müzikle tedavi yapıyorlardı. Etnografya müzesinde Eski zamanlarda yaşayan insanların yaşantılarını tanıdık, Eski insan kıyafetleri vardı çok güzeldiler, işlemeleri falan harikaydı, her neyse orayıda gezdik bu arada  çok acıkmıştık,  Edirne’nin ciğeri meşhur olduğu için ciğer yedik çok güzeldi tadı hala damağımda yapanların ellerine sağlık. Karnımızı doyurduktan sonra Balkan Savaşları tabyalarına ulaştık ve son olarak meriç köprüsüne gittik çok güzeldi orası. fotoğraf çekindik Havada yağmurluydu, biraz üşüdük arabaya bindik istanbul’a doğru yol aldık.Ve Hadımköy’deyiz. Geziyi çok beğendim, muhteşemdi tüm öğretmenlerime çok teşekkür ediyorum.

SAYGILARIMLA
ÖZGE İKİNCİ

10 M/A

 

                                                       UMUT IŞIĞI OLDUK

            10 Mart Cumartesi günü okulumuzun düzenlediği Darülaceze gezisine katıldık. Dedelerimizi, ninelerimizi ziyaret ettik. Ellerini öpüp, hatırlarını sorduk ve hayır dualarını aldık.

            İnsanların ilk defa üzüntüden değil de mutluluktan da ağlayabileceğini gördük. Yaşlı gözlerden akan iki damla yaş bu sefer Mutluluktan akıyordu. Unutulmadıklarını, hatırlandıklarını hissettiler belki ilk defa. O kadar değişik hayat hikâyeleri vardı ki… Kimi çocuklarına yük olmamak için kendi isteğiyle, kimi istenmediği için evlatlarının zoruyla gelmişti buraya.

              Hele bir tanesi vardı ki… Hayatta kimsesi kalmamış belki tek dostu, onu en iyi anlayan arkadaşı olan yaptığı resimlerdir.”RESSAM ABLAMIZ” Ayşe abla… etrafına toplandığımızda bu sefer beklide daha bir heyecanlı kullandı fırçasını. Bizim için renkli çiçekler çizdi. Belki profesyonelce çizemiyordu ama gönlünden geçenleri kağıt üzerinde anlatıyordu. Okulumuza ondan hatıra iki resim getirdik.

            Hapisteki insanlar özgürlüğe kavuşmak için gün sayıyor. Bir asker teskere alacağı gün için şafak sayıyor. Belki bir bebek bile doğmak için gün sayıyor. Ama burada kalan insanların durumu o kadar farklı ki hepsi ölmek için gün sayıyor. Bu yüzden beklide son dönemlerini yaşadıkları bu günlerde onlara biraz tebessüm ettirelim, mutlu edelim istedik. Bunu da elimizden geldiği kadarıyla başardığımıza inanıyoruz.

 Zeynep DEMİRHAN

 10 M/A 921

 

 

GURUR,  HÜZÜN VE SEVGİ

11,12  Mart 2007 tarihinde düzenlenmiş olan Darülaceze ve Edirne Kapı şehitliği gezisini düzenleyen öğretmenlerimize ve katkıda bulunan Hadımköy Belediye Başkanımız Dr. Ali Osman ÇOLAK Bey ve Başkan Yardımcısı Ayhan ÖZER Bey e teşekkür ederiz. Bizlere verdiği destekten dolayı minnettar olduğumuzu belirtmek isterim.

         Aslında bu destekle sadece biz öğrencileri mutlu etmedi bizim gibi o yaşlı insanlarıda en az bizim kadar mutlu ettiğini belirtmek isterim. Darülaceze ‘deki yaşlı amcaların bir tebessümleri bile ben ve arkadaşlarıma çok şey öğretti çocukların bizlerle bir müddet ailelerini unutup dertleşmesi bizlerden bir gülümseme beklemesi , bizlere bir dersti aslında. Bu ziyaretin ardından yaptığımız  Edirne Kapı Şehitliği ziyaretinde bize vatan sevgisinin ne kadar büyük ve anlamlı olduğunu tekrar öğretti oradaki şehitlerin gözlerini  bile kırpmadan vatanları için can verdiğini gözümüzle görmek bizi gururlandırmıştı. Hemen hemen her şehit mezarının başında bir şehit anası , kim bilir oğlu hangi tarihte şehit olmuş, ama hala yeni kaybetmiş gibi gözü yaşlı olanları dün gibi anlatıyor ve son cümleleri ‘VATAN SAĞOLSUN’ bu ne büyük sevgi . Her şehidin başında  bir mezar taşı ve hepsinde ailelerinin yazdırdığı birbirinden güzel sözler.Şehit ailelerinden konuşmuş olduğumuz bir anne oğlunu kaybettiği günü güzel yurdumuzda birliğimizi, dirliğimizi bozmaya çalışanlara olan kinini nefretini anlatırken bizleride o güne götürmüştü oğlunu Iğdır da olan bir çatışmada kaybettiğini ve o gün annesiyle olan telefon görüşmesini her şeyi usanmadan bıkmadan bizlere anlattı.oğlunu Iğdırda olan bi çatışmada düşman askeri tarafından Elli metre den vurulup çok ağır bir yara aldığını anlatırken bizlere aslında onlar gibi yiğitler olmasa bizimde olamayacağımızı göstermişti. O gün o ziyarette gördük ki hayat her zaman güzel değildir. Sonra istiklal marşımızın şairi Mehmet AKİF’İ yad ettik. İstiklal marşımızı okuduk coşkuyla gururlandık.Aslında herkesin içinde bir derdinin bir sıkıntısının olabileceğini gördük, vatan sevgisini vatan için gerekirse o şehitler gibi can vermemiz gerektiğini öğrendik Piyer Lotide gördük ki ülkemiz muhteşem güzelliklere sahip.

         Biz öğrenciler bu ziyareti ve geziyi yaptık çok şeyler öğrendik ama biz istiyoruz ki bizim büyüklerimizin de buraları gezip onlarında bu olaylardan bir şeyler öğrenmesi, ders alması darülacezedeki insanlara yardım edilmesi, şehitlikteki gözü yaşlı gururlu anne,babalara

el uzatılmasıdır.  

 BEGÜM SIĞINMAZ

 11 BİLGİSAYAR

 

 BİR HAFTA SONU

Öncelikle böyle bir organizasyonu düşündükleri için öğretmenlerimize , tüm arkadaşlarımıza ve yetkili kişilere çok teşekkür ederiz. Hayatımızda geçirdiğimiz en mutlu ve huzurlu bir gündü , yaşlıların dualarını almak, onları azıcıkta olsa sevindirmek bizleri çok mutlu etti. Hayatın gerçeklerini bu sayede bir kere daha görmüş olduk. Bunları görmemizi ve yardım severlik duygularımızın pekiştirilmesini, insanlara insan gibi davranılmasını öğretmek amacıyla hazırlanan bu gezide bize destek veren Belediye Başkanımıza sonsuz kez teşekkür ederiz.

SAYGILAR

YASEMİN ÇAKIR 9/C 

 

 

 

 

 

DARÜLACEZE GEZiSİYLE iLGiLi DÜŞÜNCELERİM
Öncelikle geziyi çok beğendim, insanları sevindirmek çok hoşuma gitti. Bizi görünce çok mutlu oldular aynı şekilde bende.
Oradaki insanlarda gördüklerim öncelikle o kadar kötü durumda, mutsuz olmalarına rağmen hepsinin gözleri ışıldıyordu o dikkatimi çekti.Tabi mutsuz olanlarda vardı onlarda çocuklarının onları ziyeret etmediklerinden şikayetçiydiler haklıydılarda.
keşke elimizde olsada her hafta gidebilsek ama oraya ailemlede gitmek istiyorum inşallah olur bu sefer çocuklarıda görürüz. bence herkes mutlaka gitmeye çalışsın...Gerçekten çok ihtiyaçları var!

ÖZGE 10muh-a

 

 

 

BiR GÜNDE iKi GÜZEL GEZi                            

DARÜLACEZE, HAYATIMDA iLK DEFA BÖYLE BiR GEZiYE KATILDIM. AMA iYiKiDE KATILMIŞIM. ÇÜNKÜ BURADA GÖRDÜKLERİM BENİ DERİNDEN SARMIŞTI. ORADA BİZLERDEN YAŞLI İNSANLAR VARDI. ONLARDAN YANLIZLIĞIN, KİMSESİZLİĞİN NE DEMEK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.        SONRA ŞEHİTLİKLERE GİTTİK ORADA DA VATAN UĞRUNA CANLARINI HİÇE SAYAN KAHRAMAN ABİLERİMİZİN MEZARLIKLARINI GÖRDÜK. ONLARI ZİYARETE GELEN ŞEHİT ANALARINI, ŞEHİT ANNELERİNİ GÖRDÜK. ONLARA BAŞ SAĞLIĞI DİLEYİP DUALAR  OKUDUK. SONRA HEP BİRLİKTE ÇOK GÜZEL BİR YERE GİTTİK. BURASI MEHMET AKİF ERSOY'UN MEZARLIĞIYDI. BURADA DA İSTİKLAL MARŞINDAN İKİ KITA OKUYUP, DUALAR ETTİK. VE BÖYLECE BİRGÜN DE iKi GÜZEL GEZi DÜZENLEMİŞ OLDUK.            BU İKİ GEZİ DE EMEĞİ GEÇEN ÖĞRETMENLERİME VE ARKADAŞLARIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM...  

                                               SAYGILARIMLA E

ERDAL İŞLEK 10 M.A - 924

 

 

 

 

Darülacezeye gideceğimde bu kadar çok etkileneceğimi sanmıyordum. Orada ki yaşlıların ve küçük çocukların yaşam biçimlerini görünce kendi hayatımla karşılaştırdım ve onların nasıl güçlüklerle karşılaştıklarını anladım.

O kimsesiz çocuklar bir kişiye hasret kalmışlardı. İnsanlara karşı tutumları da davranışları da belli oluyordu. Çünkü gittiğimiz de çocuklar heyecan ve şaşkınlıkla bizlere bakıyorlardı. Hatta bazıları kucağımıza geldi, bizlere sarıldılar. Giderken hepsinin yüzlerinde bir tebessüm bize bakıyorlardı.

Yaşlılar bölümüne gittiğimiz de ise bazıları sevindi bazıları ise geldiğimizden memnun kalmamış gibiydiler. Bazıları ise bizden önce onlara hediye getirip getirmediğimizi sordu.

Fatma teyze ona giysi getirmediğimiz için kırıldı fakat hediye paketinden Galatasaraylı terlik çıkınca bayağı sevindiJ onun eşi Ataman amca ise Galatasaray hakkında bize baya bilgi verdi. Başka bir amca ise sigarası için bir daha ki  ziyaretimize ona filtre getirmemizi söyledi, Başkası para, Başka biri ise ona veda ziyeretine geldiğimizi zannetti.

Beni etkileyen yanı; sağlıkları iyi olmamasına karşın Allah’a şükür iyiyiz diyebiliyorlardı.

Hatta birisi kendi derdini unutup Ahmet hocamıza var mı bi sıkıntın diye sordu.

Kimi üç ay önce, kimiyse üç yıl önce gelmiş darülacezeye. Ama bence yine de hepsi hayatından memnun. Çünkü her şeye rağmen hayat yaşanmaya değer.

 

Bize bu duygu ve heyecanı yaşatan tüm öğretmenlerimize teşekkürlerimi sunuyorum...

 

                                                                 Seda keskin  

                                                                   10 M-A

 

 

 

Darülaceze gezisi en başta olup en etkileyen yerlerden biri oldu. Çeşitli insanları tanıdım, onlarla konuştum ve onların dert denilebilecek duygu ve düşüncelerini dinledim.

            Darülaceze de ki yaşlı insanları görünce ilk aklıma annem ve babam sonrada kendim geldim. Birden düşündüm acaba biz de bu duruma düşer miyiz diye Ama orda ki o yaşamla mücadele eden, yüreğinde evlatlarının hasretiyle yanan yaşlıların hala yüzlerinin güldüğünü görünce çok şaşırdım ve anladım ki gerçekten bazı insanlarımız hayatla mücadele etmesini biliyor. Ve sonra da Edirnekapı şehitliğine gittik. Orada vatanı için gözlerini hiç kırpmadan canlarını feda etmiş şehitlerimizin mezarlarını ziyaret ettik ve onlara dualar ettik. Bizler canını vatan için feda etmiş şehitlerimizi her zaman gururla ve saygıyla anmalıyız. Ve kesinlikle üzülmemeliyiz. Çünkü şehitler asla ölmez. Ve en sonda o güzel istiklal marşımızın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy’un mezarını ziyaret ettik ve gururla İstiklal marşımızın kıtalarını teker teker mezarı başında okuduk. Bize böylesine güzel ve değerli mirası bıraktığı için onu sonsuz bir saygıyla anmalı ve bu güzel eseri sonuna kadar korumalıyız.

            Ve son sözüm olarak şunu diyeceğim; Allah hiçbir zaman vatanı için yararlı olabilecek ve canını feda edebilecek insanları Türk milletinin başından eksik etmesin...

 

            NOT: bizim böyle güzel yerleri görmemize yardımcı olan okulumuza ve öğretmenlerimize teşekkür ederim.

                                              

                   Neslihan Akçay

                     10MA

 

 

 

 

Darülacezeye gittiğimizde bizi genellikle üzüntülerin beklediğini düşünüyordum fakat orada ki insanların bizleri görünce gözlerinin yaşarması ve gülmesi, içtenlikleri beni çok etkiledi. Yanlarına gittiğimizde bir çoğunun sağlıkları iyi olmamasına karşın çok şükür iyiyiz diyebiliyorlardı ve bizleri soruyorlardı yani daha hepsinin yaşama sevinci bitmemişti. Tabi ki de hepsi okuyup okumadığımızı sordu çünkü bir çoğu belki de geleceklerini düşünmedikleri için orada kalıyorlardı. Onları ziyaret etmemiz onları mutlu etmişti ve bir daha ziyeretlerine gitmeye söz vermiştik. O insanlar bana hiç yabancı gelmedi çünkü onlara benim babaannem, anneannem ve dedem gibiydiler ve eminim ki bende onlar için birer çocukları veya torunlaruydım. Hepsinin hayat tecrübeleri oldukça fazlaydı ve bizlerden güzel nasihatlarını esirgemediler. Ben bu geziden çok mutlu ve huzurlu ayrıldım ve çok güzel insanlarla tanıştım.

Bu geziyi düzenleyen öğretmenlerime teşekkür ederim.

                    Cansu ırmak

                      10MA

 

 

 

 

 

 

 

Tayfur URGENÇ
Tarih Öğretmeni





Millet milli hakimiyet esasını ve Türk Milliyetçiğini kabül etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.
M.Kemal ATATÜRK

Bu alanda akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçuşan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedi kurucularıdır.
Kemal ATATÜRK


Ey Türk! titre ve kendine dön.
Bilge Kağan

Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer yıkılmadıkça senin ilini ve töreni kim bozabilir.
Bilge Kağan
 
Siteyi Ziyaret Eden Kişi Sayısı 18865 ziyaretçi (78527 klik)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol